HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinden bazı milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle ilgili olarak"İktidarın bu zihniyeti ile birlikte yürümeyi marifet sanan ve sayan 'muhalefet' güçleri de var. Dilerim ve umarım, muhalefet 2016'dan gerekli dersleri çıkarmış olsun, 2016'daki operasyonun yol açtığı tahribatların farkında olsun" dedi. Sancar, HDP'nin kapatılması gerektiğini savunan ve "yargının en doğru kararı vereceğini" söyleyen İyi Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz'ın sözlerine göndermede bulunarak, "HDP'ye gelince, hukukun işlediğini, meseleyi adalete bırakmak gerektiğini söyleyenlere uyarıda bulunuyorum. 'Yargı her alanda iktidarın sopasıdır' diyen bir parti, kendini muhalefette sayan bir parti, iş HDP'ye gelince adil yargıdan ve yargı sonucunu beklemekten söz ediyor. Bu nasıl yaman çelişki?" diye sordu.
Partisinin grup toplantısında açıklama yapan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) aralarında 5 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 40 HDP’li milletvekilinin dokunulmazlıklarının Anayasa’ya aykırı olarak kaldırıldığına hükmettiğini hatırlattı ve "Hadi, bize inanmıyorsunuz diyelim, ideolojik hesaplarınız var, iktidarla başka ilişki hesaplarınız var mı yok mu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. İktidarla aynı zihniyeti paylaşanların bu ülkeye demokrasi ve barış vaadi konusunda söyleyecek sözleri olmadığını belirteyim" diye konuştu.
"Birlikte yürüme" çağrısında bulunan Sancar, "Dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra açılan bütün davalar, derhal durdurulmalıdır. Bu davalardan tutuklu olan arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır. Biz bu kararların yerine getirilmesi için hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz ama iktidarın bunu yapmak için zorlanması büyük toplumsal gücün ortaya çıkmasıyla daha kolay olur. Adaleti burada da gerçekleştirmek için başka çaremiz yoktur. Birlikte yürüyelim, adaletin zerresini bırakmayan iktidarı durduralım ve değiştirelim. Ortak mücadeleden başka yol yok" diye konuştu.
Sancar'ın açıklamasından satır başları şöyle:
"Bu iktidar bu ülkeyi üşütüyor, üşütmekle kalmıyor, donduruyor, insanları soğuğa mahkum ediyor. Sadece siyasi anlamda ülkeyi dondurmakla kalmıyorlar, bu soğuk şartlarda insanların ısınabilecekleri imkanları bile ellerinden aldıkları için soğuğu yoksulların dizinin dibine kadar soktular.
İki haftadır burada da gerçekten çok ağır kış şartları yaşıyor. Meteoroloji bunu günler öncesinden haber vermesine rağmen hiçbir yerde önlem alınmadı. İktidarın temsilcileri sorumluluktan kaçmak için çaba içine girdi, yerel yönetimleri hedef aldılar. Gündemi oraya kaydırmaya çalıştılar. Kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi sunmaya çalıştılar. Yerel yönetimlerin de eksiklikleri vardır, tedbirler konusunda da hazırlıksızlıkları vardır. Yerel yönetimlerin halka karşı sorumlulukları daha dikkatli ve özenli yerine getirmeleri gerekiyor ama asıl sorumluluğun iktidarda olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor. Bu tartışmayı sadece iktidarın sorumluluktan kaçma çabalarından yorumlamak yetmiyor, iktidarın aczini ve insafsızlığını da gözler önüne seriyor.
İktidarın öncelikleri arasında halkın çıkarları yok, bu sistem talan üzerine kuruludur, israf, sömürü, rant, savaş politikaları üzerine kuruludur. Kaynaklar talana, ranta, israfa, savaşa tahsis edildiği için halkı koruyacak tedbirleri alacak para bırakmıyorlar. Bunlar bilinçli tercihlerdir. Doğa şartlarıyla açıklanacak durumlar değildir. Bu iktidar bu politikaları sürdürdükçe yaz kış boyunca her fatura yoksullara çıkacak. Halkın yaşamını değil kendi talan düzenlerini önceleyen bu iktidar düzeni değişmek zorunda.
İnsanların felaketlerle baş başa bırakılması bu devam ettirilebilecek bir yönetim şekli olmamalı. Bunun yolu birlikte mücadeleden geçer. Geniş halk kesimlerinin birlikte mücadeledi bu talan, rant, savaş ve israf düzenini değiştirebilecek güce sahiptir. Bu gücü kullanmayı bilelim yeter ki. Yan yana yürüyebileceğimiz çizgiyi oluşturalım yeter ki.
Kara kış ekonomide de yaşanıyor. 2022 yılı krizin ve çöküşün zirvesi ile başlamıştır. Zam ve zulüm yolu olarak bir döneme girdiğimizin işaretleri ilk günde verilmeye başlandı. Bir ayda halkın elinde kalan yüzde yüz zamlı elektrik faturaları... İnsanlar evde karanlıkta yaşamak zorunda bırakılıyor. Biz bu iktidarın zihniyetinin karanlık olduğunu söylüyoruz ama sadece metafor olarak değil, gerçekten de hayatın içinde de karanlığı dayatıyor bu iktidar.
Bu elektrik faturalarının yükseliğin nedenini de biliyoruz. Her fırsatta da bunu açıklıyoruz. Doğalgaz faturaları da öyle... İnsanımızın yoksul halkımızın elinde kalan boş filelerdir. Marketlerde raflar doluyor ama alışverişe giden insanların sayısı azalıyor. Gidebilenlerin de çantaları boşalıyor. Fileler artık boş bir şekilde eve dönüyor. Poşetler içinde birkaç zorunlu ihtiyaç maddesi dışında bir şey olmadan eve getiriliyor. Ortada büyük bir soygun, sömürü var. Bu düzenin bu halka dayattığı soğuk, karanlık, açlık var. Bütün bunlarla mücadele için güçlü bir halk iradesini ortaya çıkarma sorumluluğu da var.
HDP güçlü ortak iradeyi yaratma kararlılığını sürdürüyor. Çağrılarımızı her seferinde yineleyeceğiz, birlikte yürümeliyiz, bir avuç soyguncuya karşı milyonların ortak mücadelesini mutlaka yaratmalıyız. Bu iktidar yalan, talan düzenini kurmuştur. Yasakçıdır, kumpasçıdır. Sadece bize karşı değil, her alanda baskıcı, zulüm zihniyeti yaygınlaşıyor. Biz yıllardır uyarıyoruz. Bir adaletsiz varsa bunun o yerle sınırlı kalmayacağını anlatıyoruz. Şimdi bu anlattıklarımız çıplak gerçeklik olarak hayatın içinde karşımıza çıkıyor. Adalet mücadelesini herkes için yürütüyoruz. Adalet herkes için isteniyorsa ancak samimi bir adalet mücadelesi söz konusu olabilir. Eğer sadece kendisi için adalet isteyen varsa, başkalarına yapılan haksızlığa göz yumarsa, bilin ki bu haksızlık zulüm ve adaletsizliğin sürmesine katkı yapıyordur. Bu yüzden birlikte hareket etmenin yollarını vakit kaybetmeden büyütmek zorundayız. Yoksa adaletsizlik düzeni kendisine dokunmayacağını sananlara da bulaşacaktır.
Personel değiştiriyor iktidar, sanki personel değiştirerek düzeni değiştirecek gibi imaj veriyor. Mesele şahıslarda değil, sistemin kendisinde. Bu sistemde iktidar olan zihniyetin kendisidir. Sistemi, rejimi, iktidarı değiştirmek zorundayız. Onlar istediği kadar TÜİK Merkez Bankası Başkanını, bakanları değiştirerek bir şeyleri yoluna sokmak gibi bir algı oluşturmaya çalışsınlar, sorunun kaynağı bu iktidarı besleyen rejimin kendisidir. Sistemi değiştirmek, rejimi değiştirmek ana hedefimiz olmalıdır. Bunun doğal sonucu iktidarı göndermektir. Türkiye ile istatistiklerin hangisini anlatalım bilmiyorum. Yüksek enflasyonda Türkiye dünyada ilk onda yer alıyor. Yüksek enflasyon, yoksuldan alıp zengine vermektir. Yoksulu daha yoksul yapmaktır, açlığı yaygınlaştırmaktır. Türkiye dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 10 ülke içinde yer aldığı için yoksul daha yoksul olmaktadır.
Türkiye, en öfkeli ülkeler içinde 2. sırada yer alıyor. En öfkeli ülkeler listesinin ikinci sırasında yer alıyor... Hayattan en az keyif alan ülkelerde de 2. sırada. En az gülümseyen ülkelerde birinci sırada. Gerçekten öfke tavan yapmış durumda, insanlarımız hayattan keyif almıyor ve insanlarımız gülümsemeyi unutmuş durumda. Biz bu yüzden diyoruz ki bu öfkeyi bir değişimin enerjisi haline getirmek zorundayız.Bu ülkenin insanlarının hayattan keyif almasını sağlamak zorundayız. Hayatla barışmasını sağlamak zorundayız. Büyük barış hedefimiz bunu da içeriyor. Elbette biz Kürt sorununda demokratik çözümü öncelikle kastediyoruz ama sadece bundan ibaret değil. Büyük barış için hepimizin yaşamla daha barışık, yaşamla daha keyifli bir ilişki kuracağı bir siyasal, ekonomik, toplumsal düzen kurmamız lazım. Büyük barış aynı zamanda ölüme mahkum edilmiş bir toplumu değil, hayatla barışmış insanlar topluluğunu inşa etmek demektir.
Bu ülkede mezhep, inanç, hayat tarzı temelinde büyük gerilimleri yaratan bu iktidarı ve rejimi değiştirmenin yolu büyük barışı ana hedef haline getirmektir. Bu büyük barış bizim yolumuzun ışığıdır, hedefimizin tepesidir.
Güya şikayetler üzerine yeni bir düzenleme yapıldı elektrikte. Alt sınır miktarı artırıldı. Bunun bir çözüm olmayacağını anlamak için elektrik kullanımının mütevazı bir hanede ne ölçüde olduğunu yaşayanlar bilir. Bu güya indirim diye sunulan şey halkın cebinden kepçeyle alınan paraların çay kaşığı ile iade edilmesinden başka bir şey değil.
Öncelikle yapılması gereken elektrik hizmetlerinin kamulaştırılmasıdır. Elektrik hizmeti gibi yaşamsal alanlarda rantın, sömürünün geçerli olduğu bu düzeni değiştirmek için elektrik hizmetleri kamulaştırılmalıdır. Faturasını ödeyemeyen kimsenin elektrik ve doğalgazı kesilmemeli, icra takibi olmamalıdır. Bunları engelleyecek hukuki düzenlemele gerçekleşmeli ama bu iktidarın bunu yapacağını beklemek naiflik olur. Biz bu ülkenin yönetimine ağırlığımızı koyduğumuzda bu tedbirleri ilk fırsatta hayata geçireceğiz.
2018'den bu yana elektrik, doğalgaz, petrola yapılan zamlar geri çekilmeli. Her haneye ihtiyaç kadar elektrik ve doğalgaz ücretsiz sağlanmalı. Bunlar için kaynak var. Bunu bütçe çalışmaları sırasında söyledik. Kaynak nerede? Kaynak, talana, savaşa, yandaşa giden paraların kesilmesindedir. Bunlar kesilsin, bu ülkenin bütün halklarının ihtiyaçları anında karşılanır. Bu ülkede kaynak vardır, zenginlik vardır. Asıl mesele bunların nasıl yönetildiğindedir. Kaynakların paylaşımında halkçı bir anlayışı esas alacağız, savaş politikalarına, ranta, yandaşa giden kaynakların akışına son vereceğiz.
Yoksuldan emekçiden alıp zengine verilen bu düzeni değiştireceğiz. Sen, ben, biz, hep birlikte değiştireceğiz.
Dün duruşmadaydım, Kobani kumpas davası ellerinde kaldı. O kadar çöp iddianamelerle ve mizansen yargılamalarla ilerleyemeye çalışıyorlar ki ele güne rezil oldular. Tarih karşısında bu rezillikleri tescil edecek her çalışmayı, siyasi rehine arkadaşlarımız ve biz yürüteceğiz. Kobani kumpas davasını çökerteceğiz, yargılanan sanık sandalyesine oturan arkadaşlarımız bu düzeni her konuşmada mahkum ediyorlar. Kobani davası kumpas, intikam davasıdır. HDP fikriyatını, HDP örgütlenmesini ve Türkiye'nin barış ve demokrasi umudunu yok etme operasyonudur.
Kapatma davasının dayandığı zihniyet ve amacı da aynıdır. Kapatma davasını bütün demokrasi güçleriyle boşa çıkaracağız ama yine bir hatırlatmaya bulunmak istiyorum. HDP'ye karşı açılan kapatma davası, sadece HDP'yi değil, Türkiye'nin demokrasi mücadelesi, barış özlemi adalet arayıcını hedef alıyor.
HDP, dayandığı sosyoloji ve oy aldığı seçmen kitlesi itibarıyla da böyledir. Bu ülkede farklılıkların eşit şekilde bir arada demokrasi içinde yaşamasını sağlamanın sağlam fikriyatıdır, güçlü fikriyatıdır. Bu ülkede adil barışı sağlamanın güvencesidir HDP. Hem bu umudu, hem bu güvenceyi yok etmek istiyorlar. Bu ülkede ayrıştırmayı, düşmanlaştırmayı egemen kılmak için HDP en büyük engeldir. Bu dava ellerinde kalacak, bu güneş sönmeyecek!
Dokunulmazlıkları kaldırmaya gündeme getirmenin bu ülkede demokrasiye giden yolları kapatmak, barış umutlarını yok etmek gibi bir amacı vardır. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Bize destek olan içeride ve dünyada çeşitli çevreler var. İktidarın bu zihniyeti ile birlikte yürümeyi marifet sanan ve sayan 'muhalefet' güçleri de var. Dilerim ve umarım, muhalefet 2016'dan gerekli dersleri çıkarmış olsun, 2016'daki operasyonun yol açtığı tahribatların farkında olsun. Ondan sonra CHS'nin 2017 referandumu ile nasıl biz olmadan, biz elimiz kolumuz bağlanarak sonuca çıkardığını hatırlasın, 2018 seçimlerini hatırlasın. Bu ülkede düşmanlaştırma ve nefret politikalarının nasıl yaygınlaştığını görsün. HDP'ye gelince, hukukun işlediğini, meseleyi adalete bırakmak gerektiğini söyleyenlere uyarıda bulunuyorum. Yargı her alanda iktidarın sopasıdır diyen bir parti, kendini muhalefette sayan bir parti, iş HDP'ye gelince adil yargıdan ve yargı sonucunu beklemekten söz ediyor. Bu nasıl yaman çelişki?
Hadi, bize inanmıyorsunuz diyelim, ideolojik hesaplarınız var, iktidarla başka ilişki hesaplarınız var mı yok mu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. İktidarla aynı zihniyeti paylaşanların bu ülkeye demokrasi ve barış vaadi konusunda söyleyecek sözleri olmadığını belirteyim.
AİHM'in dokunulmazlıklarla ilgili kararı açıklandı, AİHM bugün verdiği kararla partimize yönelik 20 Mayıs 2016'da dokunulmazlıların kaldırılması operasyonunun AİHS'e aykırı olduğuna karar verdi. 'Dokunulmazlıkların kaldırılması sözleşmeye aykırıdır.' dedi. Kerestecioğlu ve Demirtaş'la ilgili de aynı kararı vermişti. Şimdi kararı yineledi. AİHM kararlarının yerine getirilmemesinden dolayı iktidarı eleştiren partilere nerede olurlarsa olsunlar sesleniyoruz, bize de inanmıyorsunuz, AİHM kararları yerine getirilsin diyorsunuz. Dokunulmazlıkların kaldırılması hukuksuzdur diyor, siyasi ayrımcılık olduğunu, hukuksuz olduğunu tekrar söyledi AİHM. Bu iktidar anayasayı ihlal ediyor.
Dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra açılan bütün davalar, derhal durdurulmalıdır. Bu davalardan tutuklu olan arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır. Biz bu kararların yerine getirilmesi için hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz ama iktidarın bunu yapmak için zorlanması büyük toplumsal gücün ortaya çıkmasıyla daha kolay olur. Adaleti burada da gerçekleştirmek için başka çaremiz yoktur. Birlikte yürüyelim, adaletin zerresini bırakmayan iktidarı durduralım ve değiştirelim. Ortak mücadeleden başka yol yok. Ortak mücadeleyi daha da büyütelim. Halklarımız ve gelecek kuşaklar bize bakıyor. Ya onlar karşı utanacağız ya da alnı ak bir şekilde biz o zaman birlikte yürüdük, birlikte değiştirdik diyebileceğiz.
Bu tekçi iktidar bir yandan Kürtçe seçmeli ders için çağrılar yapan milletvekillerine sahip, öte yandan İstiklal'de Kürtçe müzik yapan grupları engelliyor. Nasıl bir aymazlık, riyakarlıktır bu? Sonra da Emniyet açıklama yapıyor, bu açıklamayı da ortak mücadele büyüdüğü için yapmak zorunda kaldı. Açıklama çarpıtma ve yalan üzerine kurulu. Görüntüler, tanıklar ortada. Kürtçeye yönelik baskılar, bu iktidarın tekçi, baskıcı anlayışının bi ürünüdür. Sokak müzisyenleri ve her alanda ana dilini konuşmak isteyen herkes bu zihniyete karşı sesini yükseltirse mutlaka durdurabiliyoruz, değiştireceğiz de. O sokak müzisyenlerinin sesi sesimizdir, sazı sazımızdır.
Biz istiyoruz ki anadilde eğitim hakkı anayasal güvence olsun ama seçmeli ders bir imkandır. İktidarın keyfiyle getirilen bir düzenleme değildir, mücadelelerin kazanımıdır. Çocuklarınıza Kürtçeyi seçmeli ders olarak okumalarını sağlayacak tercihi yaptırın.