İlçenin Kanlıkuyu meydanında yapılan basın açıklamasına vatandaş ve dernek üyeleri katıldı. İşte basın açıklamasının tamamı.
BASINA, KAMUOYUNA VE DUYARLI HALKIMIZA
ROBOSKİ KATLİAMINI UNUTURSAK KALBİMİZ KURUSUN
Bismillahirrahmanirrahim
"Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan ve adalet ile şahitlik eden kimseler olun." Rabbimizin Maide Suresi 8. ayetinde belirtmiş olduğu emrinin bir gereği olarak bugün burada toplanmış bulunmaktayız.
Bilindiği gibi 28 Aralık 2011 gecesi Şırnak?ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, sabah saatlerinde askerlerin gözleri önünde, Irak?a sınır ticareti için giden ve gece köylerine dönmekte olan çoğu çocuk,köylülerin üzerine TSK ?ya ait F16 savaş uçakları ile bomba yağdırılmış ve 34 masum insanın can verdiği bir katliam gerçekleştirilmişti.
ROBOSKİ KATLİAMINI UNUTURSAK KALBİMİZ KURUSUN
Bismillahirrahmanirrahim
"Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan ve adalet ile şahitlik eden kimseler olun." Rabbimizin Maide Suresi 8. ayetinde belirtmiş olduğu emrinin bir gereği olarak bugün burada toplanmış bulunmaktayız.
Bilindiği gibi 28 Aralık 2011 gecesi Şırnak?ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, sabah saatlerinde askerlerin gözleri önünde, Irak?a sınır ticareti için giden ve gece köylerine dönmekte olan çoğu çocuk,köylülerin üzerine TSK ?ya ait F16 savaş uçakları ile bomba yağdırılmış ve 34 masum insanın can verdiği bir katliam gerçekleştirilmişti.
Katliamdan hemen sonra AKP hükümeti, TSK ve işbirlikçi medya üç maymunları oynamış, daha sonraki süreçte vahşetin üzerini örtme ve saptırma siyaseti bilinçli bir şekilde geliştirilmiştir.
Tamamen emir komuta zinciri içerisinde ve bilinçlice gerçekleştirilen bu katliam, 24 saat içerisinde aydınlatılabilecekken, AKP hükümeti üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyip katliamın sorumlularını aklamaya yönelik bir tavır sergilemiştir.
İnsani değerlere sahip herkesin yüreğini dağlayan Roboski vahşeti Hükümet yetkilileri tarafından siyasi ayak oyunlarıyla unutturulup üzeri karartılmaya çalışılmıştır.
Başbakanın kendisi katliamla ilgili konuşmalarda hunharca bir şekilde bedenleri parçalanan masum insanları suçlamakta ve yaşanan vahşeti rutin bir güvenlik önlemiymiş gibi sunmuştur.
Hükümet, TSK ve işbirlikçi medya süreç içerisinde katliamı, ahlaka, adalete ve hukuka uymayan bir yaklaşımla unutturmaya çalışmışlardır.
Hükümetin bir savunma ve suçluluk refleksiyle soruşturmanın devam ettiğini, meclis inceleme komisyonun olayı aydınlatacağına ilişkin söylemleri de komisyon raporuyla birlikte boş çıkmıştır.
Meclis inceleme komisyonu raporunun bu katliamı, askeri ve sivil kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliği ile açıklamaya çalışmasından da anlaşılacağı gibi Roboski Katliamı örtbas edilmeye çalışılmaktadır.
Hükümet cephesinden yapılan adalet ve hukukla ilgili açıklamalar da, meclis inceleme komisyonunun raporuyla birlikte kuru sıkı açıklamalar olarak hak ettikleri yeri bulmuşlardır.
Özgür-der Siverek Temsilciliği olarak askeri ve sivil tüm yetkililere soruyoruz:
Aradan yaklaşık 15 ay geçmesine rağmen vicdanları yaralayan bu olayı aydınlatmak için ne yaptınız?
Suçlu kim, emri kim verdi? sorularını neden hala cevaplamıyorsunuz?
Failleri hukuk karşısına niçin çıkartmıyorsunuz?
Neleri gizleyip, saklama peşlindesiniz?
Siz masumsanız suçlu kim?
Bir ülkede insanlık onurunu zedeleyici böyle bir katliam yaşanırken ve üstü kapatılmaya çalışılırken siyasi iktidar masum olabilir mi?
Son dönemde Kürt Meselesi ile ilgili olumlu saydığımız adımlara bu katliamı aydınlatmayı eklemeden Kürt Meselesini çözebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Bu mümkün müdür?
Meclis inceleme komisyonunun müzakere sürecinin getirdiği rehavet ortamında yayınladığı raporun bu katliamı unutturacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Bu ülkede insanlık onuruna sahip çıkan herkesin bu katliamı aydınlatmadığınız sürece sizden hesap sormaya devam edeceğini bilmelisiniz.
Roboski?li anaların gözyaşları bu vahşeti aydınlatmadığınız sürece çoğalıp sizi boğacaktır.
İnsanlığa yakışır adalet ve hukuku gerçekleştirip suçluları cezalandırmadığınız müddetçe, bu katliamla üzerinize bulaşan masum kanlarını asla temizleyemeyeceksiniz.
Bugün ve gelecekte insanların sizden lanetle bahsetmesini istemiyorsanız:
Başbakan, sorumluluğu olan herkes adına açık ve net bir şekilde özür dilemelidir.
Devlet, askeri ve sivil kurumlarıyla bu katliamdaki sorumluluğunu kabul etmelidir.
Olayda kastı ya da kusuru olanlar ortaya çıkarılıp suçlular derhal cezalandırılmalıdır ki
"Barış ve Kardeşlik" söylemleri inandırıcı olabilsin.
Aksi takdirde Kürt halkına yapılan diğer zulümler gibi tarih bu zulmü de affetmeyecek ve bizim gücümüz yetmese de hesap sorucuların en hayırlısı olan Allah, bu zulmün hesabını çetin bir şekilde soracaktır."
Tamamen emir komuta zinciri içerisinde ve bilinçlice gerçekleştirilen bu katliam, 24 saat içerisinde aydınlatılabilecekken, AKP hükümeti üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyip katliamın sorumlularını aklamaya yönelik bir tavır sergilemiştir.
İnsani değerlere sahip herkesin yüreğini dağlayan Roboski vahşeti Hükümet yetkilileri tarafından siyasi ayak oyunlarıyla unutturulup üzeri karartılmaya çalışılmıştır.
Başbakanın kendisi katliamla ilgili konuşmalarda hunharca bir şekilde bedenleri parçalanan masum insanları suçlamakta ve yaşanan vahşeti rutin bir güvenlik önlemiymiş gibi sunmuştur.
Hükümet, TSK ve işbirlikçi medya süreç içerisinde katliamı, ahlaka, adalete ve hukuka uymayan bir yaklaşımla unutturmaya çalışmışlardır.
Hükümetin bir savunma ve suçluluk refleksiyle soruşturmanın devam ettiğini, meclis inceleme komisyonun olayı aydınlatacağına ilişkin söylemleri de komisyon raporuyla birlikte boş çıkmıştır.
Meclis inceleme komisyonu raporunun bu katliamı, askeri ve sivil kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliği ile açıklamaya çalışmasından da anlaşılacağı gibi Roboski Katliamı örtbas edilmeye çalışılmaktadır.
Hükümet cephesinden yapılan adalet ve hukukla ilgili açıklamalar da, meclis inceleme komisyonunun raporuyla birlikte kuru sıkı açıklamalar olarak hak ettikleri yeri bulmuşlardır.
Özgür-der Siverek Temsilciliği olarak askeri ve sivil tüm yetkililere soruyoruz:
Aradan yaklaşık 15 ay geçmesine rağmen vicdanları yaralayan bu olayı aydınlatmak için ne yaptınız?
Suçlu kim, emri kim verdi? sorularını neden hala cevaplamıyorsunuz?
Failleri hukuk karşısına niçin çıkartmıyorsunuz?
Neleri gizleyip, saklama peşlindesiniz?
Siz masumsanız suçlu kim?
Bir ülkede insanlık onurunu zedeleyici böyle bir katliam yaşanırken ve üstü kapatılmaya çalışılırken siyasi iktidar masum olabilir mi?
Son dönemde Kürt Meselesi ile ilgili olumlu saydığımız adımlara bu katliamı aydınlatmayı eklemeden Kürt Meselesini çözebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Bu mümkün müdür?
Meclis inceleme komisyonunun müzakere sürecinin getirdiği rehavet ortamında yayınladığı raporun bu katliamı unutturacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Bu ülkede insanlık onuruna sahip çıkan herkesin bu katliamı aydınlatmadığınız sürece sizden hesap sormaya devam edeceğini bilmelisiniz.
Roboski?li anaların gözyaşları bu vahşeti aydınlatmadığınız sürece çoğalıp sizi boğacaktır.
İnsanlığa yakışır adalet ve hukuku gerçekleştirip suçluları cezalandırmadığınız müddetçe, bu katliamla üzerinize bulaşan masum kanlarını asla temizleyemeyeceksiniz.
Bugün ve gelecekte insanların sizden lanetle bahsetmesini istemiyorsanız:
Başbakan, sorumluluğu olan herkes adına açık ve net bir şekilde özür dilemelidir.
Devlet, askeri ve sivil kurumlarıyla bu katliamdaki sorumluluğunu kabul etmelidir.
Olayda kastı ya da kusuru olanlar ortaya çıkarılıp suçlular derhal cezalandırılmalıdır ki
"Barış ve Kardeşlik" söylemleri inandırıcı olabilsin.
Aksi takdirde Kürt halkına yapılan diğer zulümler gibi tarih bu zulmü de affetmeyecek ve bizim gücümüz yetmese de hesap sorucuların en hayırlısı olan Allah, bu zulmün hesabını çetin bir şekilde soracaktır."
Ardından Suriye'de yaşananlar nedeniyle basın açıklaması düzenleyen Özgür-Der şubesi'nin basın açıklaması aşağıda olduğu gibidir.
ZALİMLER YIKILACAK
SURİYE İNTİFADASI KAZANACAK
Bismillahirrahmanirrahim.
"Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Allah onların cezasını gözlerin korkudan yerinden fırlayacağı bir güne kadar ertelemektedir." İbrahim-42
Suriyeli Müslümanlar herkese ve her şeye rağmen; ABD ve müttefikleri, Rusya ve müttefikleri, sözde antiemperyalistler ve sözde strateji uzmanlarına rağmen direniyor.
15 Mart 2011 tarihinde Dera'kentinde duvarlara yazı yazan çocukların Suriye rejimince gözaltına alınmasıyla başlayan Suriye İntifadası, üçüncü yılına giriyor. Suriye'de vahşetin boyutları her geçen gün yükselmektedir. Dünyanın gözleri önünde yaşanmakta olan işkence, zulüm ve katliam politikası her gün yeni bir aşamaya ulaşıyor.
Baas diktatörlüğü Suriye?de özgürlük ve adalet talebiyle ayağa kalkan halka karşı tam iki yıldır acımasız bir soykırım siyaseti icra ediyor. Rejim güçlerince gerçekleştirilen saldırılar neticesinde bugüne kadar on binden fazlası kadın ve çocuk olmak üzere 71 bin 841 Suriyeli kardeşimiz şehit edildi.
Biz bu basın açıklamasını yaparken bile kardeşlerimiz hala katliama uğruyorlar.
Bu vahşi saldırılara, bu kitlesel katliamlara, işkence ve baskılara karşı taleplerinden geri adım atmayan bu halk acınmayı değil, örnek alınmayı hak ediyor.
"Allahu Ekber" feryadıyla katil Baasçı çetenin tanklarının, bombalarının, tüfeklerinin üzerine yürüyen bu halk, özgürlüğü için savaşan bir halktır. Kendi kaderini eline almış ve tarihe büyük bir özgürlük destanı armağan etmiştir. Esaret zincirlerini büyük bedeller ödeyerek paramparça eden özgür Suriye halkına bin kere daha selam olsun!
Direnen Suriyeli kardeşlerimizin yanında yer almak, onların özgürlük ve adalet haykırışlarına ses olmak, bu vahşete tepki vermek Müslüman olmamızın, insan olmamızın gereğidir.
Bizler tevhid, adalet ve özgürlük ehli Müslümanlar olarak Baasçı dikta rejimlerine, mezhepçi tutkulara, yerli zalimlere karşı olduğumuz gibi, emperyalist saldırı ve işgallere, uluslararası müdahalelere de karşıyız. Suriyeli kardeşlerimizin diktatörlere, zalimlere ve tağutlara isyan etme, başkaldırma hakları tartışılamaz. Suriye üzerinde Emperyal çıkarları gereği Baas çetesine destek veren Rusya ve Çin?in tutumlarını anlamakta zorlanmıyoruz.
Lakin halkı müslüman olan Lübnan ve İran gibi yönetimlerin katil Baas çetesinden yana tavır takınmasını üzüntü ve hayretle karşılıyoruz. Zulme karşı kıyamı şiar edinen biz Müslümanlar, İran ve Lübnan?ın bu zulme, bu ihanete daha fazla destek olmamaları ve mezhebi fanatizm uğruna Müslüman halkların vahdet umutlarını daha fazla yaralamamaları gerektiğini hatırlatıyoruz. Zira hiçbir stratejik hesabın, mazlum Suriye halkının kanı üzerinden meşruiyet bulamayacağını, Allah?tan korkan bir topluluk için, adil şahitler olarak, takva merkezli tavır takınmanın en kazançlı strateji olduğunu biliyoruz.
Bizler tevhid, adalet ve özgürlük ehli Müslümanlar olarak Baasçı dikta rejimlerine, mezhepçi tutkulara, yerli zalimlere karşı olduğumuz gibi, emperyalist saldırı ve işgallere, uluslararası müdahalelere de karşıyız. Suriyeli kardeşlerimizin diktatörlere, zalimlere ve tağutlara isyan etme, başkaldırma hakları tartışılamaz. Suriye üzerinde Emperyal çıkarları gereği Baas çetesine destek veren Rusya ve Çin?in tutumlarını anlamakta zorlanmıyoruz.
Lakin halkı müslüman olan Lübnan ve İran gibi yönetimlerin katil Baas çetesinden yana tavır takınmasını üzüntü ve hayretle karşılıyoruz. Zulme karşı kıyamı şiar edinen biz Müslümanlar, İran ve Lübnan?ın bu zulme, bu ihanete daha fazla destek olmamaları ve mezhebi fanatizm uğruna Müslüman halkların vahdet umutlarını daha fazla yaralamamaları gerektiğini hatırlatıyoruz. Zira hiçbir stratejik hesabın, mazlum Suriye halkının kanı üzerinden meşruiyet bulamayacağını, Allah?tan korkan bir topluluk için, adil şahitler olarak, takva merkezli tavır takınmanın en kazançlı strateji olduğunu biliyoruz.
Onları Allah?ın Hud Suresi'nin 113. Ayetine davet ediyoruz : "Zalimlere meyletmeyin. Yoksa ateş size de dokunur. Sizin Allah?tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez."
Bizler,"Allah'ım senden başka kimsemiz yok" diye haykıran Suriyeli kardeşlerimizi ne Baas diktatörlüğünün olmayan insafına, ne de emperyalist güçlerin keyfine terk edemeyiz!
Biz Müslümanlar,"Rabbimiz, bu zalim güruha karşı bize katından bir yardımcı gönder" diye yalvaran mazlum kardeşlerimize sahip çıkmak için elimizden geleni ortaya koymak ve Müminlerle dayanışma sorumluluğumuzu en güzel bir şekilde yerine getirmekle mükellefiz.
Her şey çok açık! Bir tarafta gözünü kan bürümüş zalim bir katliam çetesi, bunun karşısında ise zulme ve zorbalığa karşı "Allahu Ekber" haykırışlarıyla ayağa kalkan bir halk var.
Bizler,"Allah'ım senden başka kimsemiz yok" diye haykıran Suriyeli kardeşlerimizi ne Baas diktatörlüğünün olmayan insafına, ne de emperyalist güçlerin keyfine terk edemeyiz!
Biz Müslümanlar,"Rabbimiz, bu zalim güruha karşı bize katından bir yardımcı gönder" diye yalvaran mazlum kardeşlerimize sahip çıkmak için elimizden geleni ortaya koymak ve Müminlerle dayanışma sorumluluğumuzu en güzel bir şekilde yerine getirmekle mükellefiz.
Her şey çok açık! Bir tarafta gözünü kan bürümüş zalim bir katliam çetesi, bunun karşısında ise zulme ve zorbalığa karşı "Allahu Ekber" haykırışlarıyla ayağa kalkan bir halk var.
Buradan bir kere daha kardeşlerimizin bu güzel örnekliğiyle onur duyduğumuzu ifade ediyor, ödedikleri bu ağır bedellere rağmen zaferin Allah?ın izniyle Suriye Müslüman halkının olacağına inancımızı tekrar ediyoruz. Ve başta Müslümanlar olmak üzere tüm dünya halklarını Suriye?de yaşanan bu insanlık suçlarına karşı tavır almaya ve mazlumlarla dayanışmaya davet ediyoruz.
Biz Müslümanlar; Tunus'tan başlayıp Mısır'a, Libya'ya, Bahreyn'e, Yemen'e, tüm Ortadoğu'ya yayılan İntifada dalgasıyla onur duyuyoruz ve bu direnişi bayraklaştıranları selamlıyoruz. Şii ya da Sünni olmalarına bakmaksızın, Müslüman halkların iradelerinin oligarşik yönetimler eliyle gasp edilmesini reddediyoruz. Tüm Müslümanları da adaletli olmaya, tutarlı olmaya, kendimiz için talep ettiğimiz her şeyi kardeşlerimiz için de istemeye çağırıyoruz! Baskıcı, zalim iktidarların zulümlerine karşı tüm Ümmeti ve insanlığı duyarlılığa, Müslüman halklarla dayanışmaya davet ediyoruz.
Zulme, zillete boyun eğenlere ve destek olanlara yazıklar olsun, baş eğmeyenlere, direnenlere ve şehitlere binlerce selam olsun.
Biz Müslümanlar; Tunus'tan başlayıp Mısır'a, Libya'ya, Bahreyn'e, Yemen'e, tüm Ortadoğu'ya yayılan İntifada dalgasıyla onur duyuyoruz ve bu direnişi bayraklaştıranları selamlıyoruz. Şii ya da Sünni olmalarına bakmaksızın, Müslüman halkların iradelerinin oligarşik yönetimler eliyle gasp edilmesini reddediyoruz. Tüm Müslümanları da adaletli olmaya, tutarlı olmaya, kendimiz için talep ettiğimiz her şeyi kardeşlerimiz için de istemeye çağırıyoruz! Baskıcı, zalim iktidarların zulümlerine karşı tüm Ümmeti ve insanlığı duyarlılığa, Müslüman halklarla dayanışmaya davet ediyoruz.
Zulme, zillete boyun eğenlere ve destek olanlara yazıklar olsun, baş eğmeyenlere, direnenlere ve şehitlere binlerce selam olsun.
Özgür-Der
Siverek Temsilciliği
Siverek Temsilciliği
Haber: Abdullah Lale
Güncelleme Tarihi: 04 Ekim 2018, 14:04