İlçenin bir özel düğün salonunda günün anlam ve önemi konuşmasını yapan KESK kadın Platformu adına Deniz Aktaş şunları kaydetti. "8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New - York kentinde 40 bin dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret istemiyle bir tekstil fabrikasında başlattığı mücadelenin ve bu mücadele sonucunda polisin işçilere saldırarak çoğu kadın 129 işçinin hayatını kaybetmesinin anısına, dünyanın her yerinde ve ülkemizde daha iyi bir dünya özlemi taşıyan kadınların hak arama mücadelesinin günüdür.
Bizler bugün emek ve meslek örgütlerinden kadınlar olarak, 8 Mart mücadelesinin haklılığından aldığımız cesaret ve güç ile kapitalizmin ve onun erkek egemen zihniyetinin yarattığı ekonomik, siyasal ve sosyal kuşatılmışlığı kırmak, umut ve güven dolu onurlu bir geleceği kurmak, kaybettiklerimizi kazanımlara dönüştürmenin güçlü adımlarını örgütlemek için bir araya geliyoruz.
Bizler, kadın ve erkeği eşit görmediğini açıklayan; kadının kimliğini reddeden, "fedakâr anne, iffetli eş ve sigortasız işçi" haline getiren; kürtaj yasağı, çocuk doğurma baskısı altında bırakan; ırkçı, gerici, piyasacı politikalarla eğitim ve sağlık başta olmak üzere temel haklarına ulaşmasının önüne geçen AKP politikalarına karşı sözümüzü söylemek için bir araya geliyoruz.
Bizler, kadın ve erkeği eşit görmediğini açıklayan; kadının kimliğini reddeden, "fedakâr anne, iffetli eş ve sigortasız işçi" haline getiren; kürtaj yasağı, çocuk doğurma baskısı altında bırakan; ırkçı, gerici, piyasacı politikalarla eğitim ve sağlık başta olmak üzere temel haklarına ulaşmasının önüne geçen AKP politikalarına karşı sözümüzü söylemek için bir araya geliyoruz.
Ülkemizde, kadın cinayetlerinin yüzde 1400, cinsel taciz ve tecavüzün yüzde 38, cinsel istismarın yüzde 53 oranında artışına yol açan kadın düşmanı politikaların birinci elden sorumlusu erkek egemen AKP iktidarı ve uyguladığı kadın düşmanı politikalardır. Kadınların özel ve toplumsal yaşamda yükselttikleri hemen her itiraz, karşı duruş erkek - devlet - polis şiddeti ile bastırılmaya çalışılmaktadır. Kadınların insanlık dışı yöntemlerle, vahşice, toplumun, devletin gözü önünde öldürülmesi ve artan kadına yönelik şiddetin faillerinin yargı eli ile tahrik adı altında indirimlerle serbest bırakması kadınları öldürenleri cesaretlendirmekte, kadın cinayetlerini körüklemektedir.
Biz kadın emekçiler, kamu hizmetlerinin özelleştirildiği, esnek-kuralsız, güvencesiz, performansa dayalı çalışmanın yaygınlaştığı, iş yükümüzün her geçen gün arttığı bir ortamda, iş kanunundan, sosyal güvenliğe, sendikalar kanunundan ulusal istihdam stratejisine kadar birçok emekçi düşmanı yasal düzenleme ile düşük ücretle çalışmaya zorlanmakta ve işsizliğe mahkûm edilmek istenmekteyiz. Kadın olduğumuz için çalıştığımız iş yerlerinde bir taraftan yükselme ve terfilerde ayrımcılığa maruz kalırken diğer taraftan tacize, şiddete uğramaktayız. Bütün bunların yanında, sosyal devletin sorumluluğu olan ve toplumsallaşması gereken ev işleri, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı sadece kadınların yapması gereken işler olarak hala dikte edilmektedir. Bir taraftan sosyal haklarımız kısıtlanırken diğer taraftan işyerlerinde ücretsiz kreşlerin olmadığı koşullarda kadın bedeni üzerinden siyaset yapan AKP, bizlere "3 çocuk doğurun", "oda yetmez 5 tane doğurun" telkinleri ile kadını eve hapsetmeyi hedefliyor.
Ülkemizde 30 yılı aşkındır süren çatışmalı dönemin en fazla mağdur olan kesimi çocuklarını, eşlerini bu savaşta kaybeden, kadınlardır. Ana dilini konuşamayan, kültürünü yaşayamayan kadınların mağduriyeti katlanarak artmaktadır. Savaşın faturası biz kadınlara taciz, tecavüz ve şiddet olarak ödetiliyor. Urfa Viranşehir'de, Hatay'da kamplarda kadınların yaşadıkları gibi kadın bedeni sömürülüyor. Yine kadınlarımız namus veya töre adı altında kitlesel olarak katlediliyor.
Analarımız yıllarca kayıp evlatlarının kemiklerinin izini sürdü. Berfo ana bunun en direngen örneğidir. Ona buradan söz veriyoruz mücadelemizi sürdüreceğiz..
Bugün var olan haklarımız biz kadınların verdiği mücadele ile ödediği bedellerle kazanılmıştır.
Bugün var olan haklarımız biz kadınların verdiği mücadele ile ödediği bedellerle kazanılmıştır.
Biz biliyoruz ki kadınların özgürlüğü mücadele etmekten geçiyor. Kadın dayanışmasını yükseltmekten geçiyor. Adil onurlu demokratik bir barış ise yine biz kadınların eseri olacaktır. Savaşın faturasını nasıl ki en fazla kadınlar ödüyorsa adil onurlu bir barışın ve çözümün de esas mimarlarından biri de biz kadınlar olacağız. Bu yüzden alanlar, sokaklar bu 8 Mart?ta yine bizleri bekliyor, bizleri çağırıyor. Bugün "8 Mart" 21 ülkenin genel tatil günlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu topraklarda yaşayan kadınlar olarak biz de; sözümüzü söylemek, taleplerimizi haykırmak, dayanışmamızı örmek için 8 Mart?ın resmi tatil ilan edilmesini istiyoruz.
Bu duygularla "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü kutluyorum "dedi.
Bu duygularla "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü kutluyorum "dedi.
Konuşmanın ardından slâyt sunumu ve kadınlardan oluşan müzik grubunun söylediği şarkılarla doyasıya eğlendiler.
Haber: Lütfü Yalgı
Güncelleme Tarihi: 04 Ekim 2018, 14:04