Allahın Resulü bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır."Yüce Allah rahmetini yüz bölüme ayırmış, bunun doksan dokuzunu yanında alıkoyarak sadece bir tanesini yeryüzüne indirmiştir. İşte yavrusuna basmamak için ayağını yukarı kaldıran ana hayvana varıncaya kadar bütün canlılar bu bir tek rahmetten aldıkları pay sayesinde birbirlerine karşı merhamet gösterirler." (Buhari, Müslim)
Rabbimizin merhameti gazabından daha fazladır. Dikkatinizi çekti mi? Bunca büyük merhamete rağmen insanlardan bazıları O'nun gazabına uğrayabiliyor. Bunu nasıl becerdiğini soran meleklere, bakın nasıl cevap veriyorlar:
-Bizler, bizi yediren, içiren, büyüten, sıhhat ve afiyet veren, mal ve servet, makam ve mevki bahşeden Rabbimizi tanımadık. Nefsimize uyarak, bizim gibi hiçbir şey yaratamayan aciz kulların arkasına takıldık. Onları ilah edindik; bize yap dediklerini yaptık, yapma dediklerini de yapmadık. Beynimizi onların cebine koyduk. Onlar neyi sevdi ise biz de onu sevdik, onlar neyi çirkin bildi ise onlara uyup onu çirkin bildik. Bu günümüzü hesaplayamadık; bir daha ölmeyeceğimizi sandık. Oysa bizlere bu günümüzü bildiren elçiler gelmişti. Bizlere:
-''Sizleri yaratan Rabbinizin yoluna uyun. Birbirinize zulüm etmeyin, birbirinizin hakkını gasp etmeyin. Yetimi, yoksulu koruyun. Fakir fukarayı hakir görmeyin. Biriniz diğerinizin canına kastetmesin, kanını dökmesin. Sizi yaratan Allahtan ve onun azabından korkunuz!'' Demişlerdi de biz onları ciddiye almamıştık. İşte o gün bize söylenenler bu gün başımıza geldi. Diyeceklerdir.
Bizlere ödünç verilen hayatımızın süresi dolmadan sağanak sağanak yağan rahmet ikliminden payımıza düşeni almakta ihmalkar davranmamalıyız. Şu kısacık dünya hayatının idamesi için çabalarımızı gören, hiç ölmeyeceğimizi zannedecek. Var gücümüzle hayata asılmış; ebedi yaşayacağımızı zannediyoruz. Bizleri hesaba doğru sürükleyen hayat sermayemiz, her geçen saniye erimeye devam ediyor. Sonucunda utanacağımız, başımızı öne eğeceğimiz, kimselerin sicilimizi görmesini istemediğimiz davranışlarımızın önüne hala geçebilme şansına sahipken; kendimize acıyıp doğruya yönelelim. Amansız bir azapla boğuşmaktansa, bütün yeryüzünü ve gökleri kuşatacak büyüklükteki Rabbimizin Rahmetine yönelelim. Müjdeleyen ve uyaran elçinin getirdiklerini hayatımıza uygulayalım. Bunun için:
- Yeniden şehadet gerçeğini olması gereken şekilde anlayıp, hayat rotamızı onun belirlemesine fırsat verelim.
- Namazlarımızı hatırladıkça ya da fırsat buldukça değil, günde beş vakit kılmaya gayret edelim.
- Allah'ın yanımızdaki emaneti olan mallardan fakir fukaranın hakkı olan zekatı vermeyi ihmal etmeyelim. Unutmayalım, onların yerinde biz de olabilirdik. Bunca malı sınava girerek kazanmadık. Zekat mallarımızın sigortasıdır. Sigortasız yaşamayın!
- Yılda bir değil, ömürde bir yerine getirilmesi gereken Hac vecibesini, durumu müsait olanlarımız yerine getirmelidir. Fırsat her zaman bizim değirmene şu taşımayabilir. Elden çıktı mı ancak Yüce Allah geri getirebilir. Yapmamız gerekeni Yüce Allah'a havale etmeyelim. Kuru kuruya tevekküle Rabbimiz pirim vermez, pişmanlık verir. Mal elde iken vecibemizi yerine getirip hayır yollarında sarf edelim.
- Sağlığımız el veriyorsa ve sorumluluk mevkiinde isek oruçlarımızı ihmal etmeyelim.
Bu saydıklarımız İslam'ın temel esprileridir. Bunlar olmadan İslam olmaz. Yapılması istenen bir işi yapmak lazım. Temenni etmekle o iş yapılmış olmaz. Hayatını temenni üzerinde ikame eden, şeytanın yoldaşıdır. Şeytan ise yaşamının tümünü Yüce Allah'a isyana ayırmıştır.
Rabbim! Azabından Rahmetine sığınıyoruz. Bizleri sevdiklerinin safında yaz. Bize acı! Hesap gününde hesabımızı kolay eyle. Bizleri inceden inceye yargılamaya tabii kıldıklarından eyleme. Sen bizim Rabbimizsin. İşlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla. Amin.