Adalet, mizandır. Adalet, ölçüdür. Adalet, yönetimin temel direği ve ruhudur. İster bireysel ya da toplumsal bazda olsun her daim adalet üzere olmak, herkesin yararınadır. İster Yakınımız, dostumuz, ister düşmanımız olsun, temel ölçümüz ve şaşmaz terazimiz adalet olmalıdır. Adalet vasfını yitiren yönetimler, güvenirliklerini de yitirirler. Bunun sonucu olarak çöküş, mukadderdir. Adalet, insanlık için TUZ hükmündedir. Tuz kokarsa, felaket olur.
Adalet; hikmettir, aydınlıktır karşıtı ise karanlıktır, zulümdür. Adalet, her şeyi yerli yerine koymaktır. Adalet, her şeyi yerli yerine koyarken, karşıtı olan zulüm ise, her şeyi yerinden ederek bir kaos ortamının oluşmasına sebebiyet vermektedir. Kimliği, rengi, ırkı, inancı, coğrafyası ne olursa olsun, her daim adil olmak, mazlumun yanında, zalimin karşısında olmak, hayatımızın temel şiarı olmalıdır. Hangi toplumsal katmanda olursak olalım, maiyetimiz altındakilere karşı her daim adalet düsturuyla, şefkat ve merhamet yaklaşımıyla ve sorumluluk bilinciyle yaklaşmak durumundayız. Adaletin güneşi Hz. Ömer, “Kenar-i Dicle’de bir koyunu bir kurt kaparsa, korkarım ki, İlahi adalet onu Ömer’den sorar” diyerek, Medeniyet tasavvurumuzun temel dayanağı olan adaletin mihenk taşını ortaya koymuştur. Bir aile reisi olarak ailenin tüm bireylerine karşı, Bir şirket patronu olarak çalışan tüm emekçilere karşı, bir yönetici olarak maiyetimiz altında çalışan tüm bireylere karşı, bir öğretmen olarak öğrencilerimize karşı ve nihayet bir devlet başkanı olarak tüm yurttaşlara karşı adil olmamız, adaletle hükmetmemiz, mensubu olmaktan onur duyduğumuz, kökü ezelde dalı ebed’de çağlar üstü mutlak nizam olan İslamın bizlere yüklediği bir yükümlülük ve sorumluluktur.
Adaletle hükmetmemiz, geleceğimizin sağlam temeller üzerine inşası bakımından hayati derecede önemlidir. Adalet, bütün bir evreni aydınlatan ve ısıtan güneşe benzer. Güneş, ayırım yapmaksızın bütün bir varlık dünyasını ısıtır, aydınlatır. İnanan, inanmayan her insan ve tüm canlı ve cansız organizmalar, onun ışığından yararlanır. Onun ışığı, herkese hayat kaynağı olur. Adalet de böyle bir şeydir. Adil olmak, beraberinde sorumluluğu da getirir. Yaratılmışların en şereflisi, en onurlusu ve en değerlisi insanın sorumluluğu kuşanması, karakteristik özelliğinin ve yaratılış fıtratının gereğidir. Dolayısıyla bizlerin; kendimize, ailemize, komşularımıza, bölgemize, ülkemize ve içinde yaşadığımız evrene karşı sorumluluklarımız vardır. Bu sorumlulukların bilincinde olan ve adaleti temel ölçü ve mizan kabul eden bir insanın yanlış yapma riski olabilir mi? Elbette olamaz. Bu güzel düsturlarla hayatını inşa eden ve gelecekle alakalı planları, projeleri ve projeksiyonları bu sorumluluk perspektifinde düşünen fertlerden oluşan bir toplum, özlenen bir tolumdur. Kimisi buna “hayal” diyebilir. Evet, bu bir “hayal”dir. Zira, hayali olmayanın geleceği yoktur. Ancak gerçekleşebilir bir “hayal”dir bu. Kadim medeniyetimizde, bu örnekleri görmek zor değildir. “Asr-ı Saadet” ve sonraki dönemlerde çokça örnekler vardır. Zira adalet, medeniyet tasavvurumuzun ve Aziz İslamı bir “Hayat Tarzı” olarak gören Müslümanın özünde saklıdır.
Hz.Alinin “Adalet” ile ilgili şu sözleri çok anlamlıdır:
“Adalet, ülfet(Kaynaşma) doğurur, Zulüm ise insanı saptırır(doğru yoldan çıkarır).
Adalet, insaftır(insanlarla eşit şartlarda yaşamaktır).
Adalet, hayattır ve en hayırlı hükümdür.
Adalet, hükümlerin hayatıdır ve yöneticiler için bir erdemdir.
Adalet, kurtuluş ve yüceliktir ve bağışların en yücesi adalettir.
Hükümdarların en üstünü, adil olandır.”
Mizanı, ölçüyü, hikmeti, ülfeti, merhameti, insafı, hayırlı hükmü, kurtuluş ve yüceliği esas alan ve bu sütunlar üzerine inşa olan “adalet”, “mikro evren” ve “âlemin özü” olan insanı inşa etmek ister. İçinde yaşadığımız bu dünya da böyle inşa olmuş bir insanı bekler. Böyle insanlardan oluşmuş bir toplum, ne güzel bir tolumdur! Böyle bir toplumu inşa etmek için hepimize sorumluluklar ve görevler düşmektedir.
ADALETİ KUŞANMAK
- 09 Ekim 2018, 01:25
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi