Kime Tarafız

(Ey kâfirler!) Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa, Allah kullarına zulmedici değildir.(Enfal-51)
 

Sayıları çok olmasına rağmen, Bedir'de iman etmiş bir avuç insana yenilmelerine şaşıran Mekke müşriklerine verilmiş bir cevaptır bu ayet. 
Onlar Müslümanları alaya almış, çaresiz ve güçsüz müminlere baskı, zulüm ve akla hayale gelmeyecek işkenceler uygulamışlardı. Bu duruma dayanamayan bazı müminler, hicret için Allah'ın peygamberinden (sav) müsaade istemişlerdi. Peygamber (sav) onlara müsaade ile beraber gidecekleri ülkeyi de söylemişti. ''Habeşistan'a gidin. Orada adaletli bir kral vardır.''Demişti. Çok geçmeden O (sav) ve Arkadaşı Ebu Bekir (ra) da Medine'ye hicret etmişlerdi. Artık iman edenlerin merkez haline dönüştürdükleri Medine, yavaş yavaş şehir devleti oluyordu.


 

Mazlumların ve mağdurların hakkını almak her insaf sahibi insana vacip olduğu gibi Peygamber (sav)' de vacip olurdu elbette. Peygamber (sav)'in onayı ile muhacirlerin Mekke'de gasp edilmiş mallarına karşılık, Kureyş'in ticaret kervanlarını zaman zaman vuruyorlardı. Allah cc mazlumun ahını yerde bırakmaz, bırakmadı da. Bu duruma daha fazla müsamaha göstermeyen müstekbir müşrikler hemen bir ordu ile ölecekleri, yıkılacakları ve darmadağın olacakları Bedir'e geldiler. Savaş düzenini alıp Müslümanları beklemeye başladılar. 
 

Mekke ordusu asker ve silah bakımından çok güçlüydü. Müslümanlar ise samimi, haklı ve alacaklıydılar. Bunun için savaşı Müslümanlar kazandı. Müşrikler ise geride 70 ölü ve bir o kadar esir bırakıp kaçtılar. Bu bozguna bir anlam veremeyen ve şaşırmış müşriklere, Rabbimiz bir anlamda lisan-ı hal ile: ''Şaşırmanızın gereği yok. Bu durumun başınıza gelmesine kendiniz sebep oldunuz. Ben hiçbir kuluma zulüm etmem. Zira ben zulmü kendime de, size de haram kıldım. Lakin siz sınırları zorladınız. İman etmediğiniz gibi, iman eden İnsanlara da hayatı zehir ettiniz. Mallarını yağmaladınız, evlerine barklarına kondunuz. Sırf ''Rabbimiz Allah'tır'' dedikleri için insanları memleketlerinden sürdünüz. Geride gözü yaşlı kadınlar, çaresiz yaşlılar ile çocukları bıraktınız. Ben bu duruma seyirci kalamazdım, kalmadım da. Ben de, bu gün iman eden bir avuç insanın sizleri darmadağın etmesine müsaade ettim. Dahası meleklerimle onlara yardım da ettim. Ben her zaman hakkın yanında olurum. Çünkü hakk benim.''Dedi.
 

Hayat devam ediyor. Dünya dönüyor. Gün doğuyor gün batıyor. Hala iman üzere hayatlarını idame ettirenlerle, bu yaşam biçimine müsaade etmeyen, bu yaşam tarzına hayat hakkı tanımak istemeyen nasipsizler de var olmaya devam ediyor, bir farkla! Nedir o? Kafirler düşmanlıkta daha çok bilenmişler. Sayıları daha çok artmış. Düşmanlıkta insaf iz-an ve ahlak tanımıyorlar. Buna karşın Müslümanlar iki defa gerilemişler. Birincisi, selefteki imandan ve cesaretten yoksun oldukları için Yüce Allah onları yardımsız bırakmış. İkincisi, teknolojiden uzak kaldıkları için üretken olamamışlar. Çünkü yüce Allah, işini güzel yapanları sever. Müslüman olarak dünyayı mamur ettiğimiz, dünyanın gidişatına yön verdiğimiz, adalet dağıttığımız dönemler geride kaldı. Şu an adaleti kendi aramızda bile tesis edecek güç ve takatten yoksunuz. Aramızdaki anlaşmazlıkların çözümünü bile küfür diyarında görüyoruz.

Şu an İslam aleminde yaşama merhaba diyen her Müslüman bebek, 2-0 mağlup durumda hayata başlıyor demektir. Bu dezavantajlı durumu avantaja çevirmenin tek yolu samimi bir iman, sabır ve çok çalışmaktan geçiyor. Normal şartlar altında Yüce Allah sürekli inananların yanındadır. Kalplerimizdeki iman temennilerde öteye gitmediği için, Rabbimiz tarafsız olma hakkını kullanmaktadır. Kendimize gelmemiz için bizleri türlü bela ve musibetlerle sınamaktadır. Ölü kalplerimizin dirilmesi adına, samimi iman eden, sabreden ve Salih amel işleyen bir evsafa evrilene kadar da bu böyle devam edecektir. Bir kalpte samimi bir iman olursa, o kalbin taşıyıcısı olan insan bütün aleme meydan okur. Dahası, gücü her şeye yeten Yüce Allah'da artık onunla beraberdir. Onunla görür, onunla yürür ve onunla tutar artık. Böylesi bir imanın müntesibi olduğumuz zaman, Allah'a cc verdiğimiz sözde durduğumuz an, sayımız az olsa da mutlak galip bizler oluruz. "Allah'ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir." (Bakara 249) Tarih boyunca küfür ehli hem sayıca hem de techizat bakımından Müslümanlardan üstündüler. Buna rağmen çoğu zaman zafer inananların olmuştur. Çünkü onlar bütün varlıkları ile Allah'a taraftılar. Güçlü olan Allah, hiçbir zaman kendi kelimesi güçlü olsun diye cihat eden Müslümanları tarafsız bırakmamıştır. Şimdi kendimize cesaretle şu soruyu soralım! Kime tarafız? Halimize bakılırsa ?düşman ayakları altında eziliyoruz, birbirimizi öldürüyoruz, zulüm ve haksızlık ediyoruz. Düşmanlarımız bizden korkmuyor; bizler ise onlardan çok korkuyoruz. Nefsimize, malımıza ticaretimize evimize çok düşkünüz. İmanımıza, dinimize Müslüman kardeşimize sahip çıkmıyoruz. Bu durumda, başka başka şeylerin tarafıyız.-De ki: 'Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabanız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden evler sizce Allah'tan, Peygamberinden ve Allah yolunda savaşmaktan daha sevgili ise, Allah'ın buyruğu gelene kadar bekleyin. Allah fasık kimseleri doğru yola eriştirmez.(Tevbe-24) Rabbim bize acı! İçimizdeki beyinsizler yüzünden bize azap etme! Amin.  

YORUM EKLE