Bu yazıyı kaleme alırken suratımda yediğim yumruğun acısı ve karnıma aldığım darbenin midem de oluşturduğu bulantıyla yazıyorum.
Sahi ne yazmalı?
Yani Siverek'te yıllardır ezilen ve susturulan gazetecilerin suskunluğunu mu?
Yoksa mevcut olan aşiret yapısını mı?
Yoksa umursamayan toplumumuzu mu yazmalı?
Dün gece ilçemizin Karakoyun köyü yakınlarında meydana gelen trafik kazası haberini alır almaz diğer gazeteci meslektaşlarımızla beraber Siverek Devlet Hastanesine gittik. Kazada hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah'tan rahmet ailesine de sabır dilerken, yaralanan kazazedelere de acil şifalar dilerim.
Gazeteci arkadaşlarımızda Hastaneye yetiştiğimiz zaman kazazede yakınlarının feryat figanları ve çığlıkları ile içimiz parçalanırken en zoru da, bu anları çekmek oluyor bizim için.
Bunu yaparken haz aldığımızı mı sanıyorsunuz? (HAYIRR)
Ama dün gece anladım ki bunu yaparken haz aldığımızı düşünen ahmaklar varmış.
Yani insanlar içeride kanlar içinde yatan yakınından haber almak için kendilerini yerden yere vururken feryat ederken o anları kayıt altına alıp haber yapmanın zorluğunu bilmeyen ahmaklar varmış.
Her kaza haberinde olay yerine veya hastaneye giderken sedyede taşınan hastanın fotoğrafını çekmek için objektiften baktığımda, sedyenin üzerinde ben yatıyormuşum hissine girdiğimi ve tüylerimin diken diken olduğunu günlerce yatamadığımı hatta ilaç tedavisi ile anti depresyon tedavisi aldığımı bilmeyen ahmaklar varmış.
Bu ahmaklar dün gece de kendilerine yakışanı yaparak Gazetecileri dövdü.
Gazeteci arkadaşlarımla beraber ilk müdahalenin ardından sevki yapılacak olan hastanın Ambulansa taşınması esnasında doğal olarak o anları kayıt altına almaya başladık.
Tam o esnada makinelerimizin önünü kapatarak görüntü almamıza izin vermeyen hasta yakınlarının acısını anlayarak makinelerimizi ve kameralarımızı kapattığımız esnada bizim üzerimize saldırmaya başlayan kazazede yakınlarının saldırısı ile karşı karşıya kaldık. Hastane önünde toplanan 30 ? 40 kişilik bu kalabalık birden üstümüze çullanmaya başladı. Ne oluyor bağrışlarımız sonuç vermediği o anda yumrukların ve tekmelerin hedefinde bulduk kendimizi. Hatta bunların başını çeken Aşiret sahibi, söz sahibi şahıstan yumruğu yemek ayrı bir acı veriyor insana.
Yediğimiz dayak yanımıza kar kaldı. Kar kaldı diyorum çünkü daha kötü sonuçlarda ortaya çıkabilirdi. Hastane önünde bulunan kalabalığa "gazetecileri bulun" diye talimat veren aşiretin önde gelen ferdi Cihan İzol Beyefendi, yanındakilere buyruk veriyor "Bulun o gazetecileri" diye.
Bulsalar ne olacaksa artık...
Bulun çünkü; Cihan Bey durumdan bir hayli rahatsız ve sinirli.
Sinirli çünkü; Olay yerine ambulans çok geç gitmiş.
Sinirli çünkü; Siverek Devlet Hastanesinde Ambulans yetersiz.
Sinirli çünkü; Biz bu aksaklıkları yazmıyormuşuz.
Sinirli çünkü; Sedyede yatan Cihan efendinin Kardeşi! Hani herkes ölür herkes yaralanır ama Cihan beyin kardeşi olunca, aşiret çocuğu olunca durum değişir. Memlekette olağan üstü hal ilan etmek gerekiyor.
Yanlış anlaşılmasın kazada yaralanan Kardeş İzol'un durumunu şuanda bende merak ediyorum. Allah İnşallah Çoluk çocuğuna bağışlar kendisine ve en kısa zamanda sağlığına kavuşması tek dileğimizdir.
Yediğimiz dayak sonrası kendimizi can havli ile arabaya yetiştirdik. Olay yerinden uzaklaşarak Jandarma komutanlığına gelerek suç duyurusunda bulunduk. Artık gerisi yargının vereceği karardır.
Şimdi gel gelelim Ambulans yetersizliğine.
Siverek'te bulunan 112 acil servisinde ambulans yetersizliği ve Siverek Devlet Hastanesindeki eksiklikleri bilmeyen veya duymayan sağır sultan kalmadı.
Peki, bu aksaklıkların oluşmasında kabahatli olan kim?
Yani kabahati olan orada çalışan Doktor, Hemşire, 112 Acil servisteki ekip veya gazeteciler mi?
Yani orada ambulans şoförünü dövmek, araçları tekmelemek?
Gazetecileri dövün diye buyruk vermek çözüm oluyor mu?
Çözüm oluyorsa buyurun beni dövün. Vallahi billahi ben razıyım. Yeter ki bu sorun bir an çözüme kavuşsun ve vatandaşlarımız daha fazla acı çekmesin. Orada çalışan görevliyi dövmek, hakaret etmek en fazla sizi günahkâr yapar.
Hiçbir şey yapamıyorsan kalkıp hükümeti suçlayıp, Milletvekillerine saydırırsın tabi. Gazetecileri yanındaki yalakalara dövdürür, Sağlık personelini tartaklarsın tabi.
Pardon Zülfikar Bey'de 2 dönem Ak Parti Milletvekilliği yapmıştı değil mi?
Hadi şimdi ki Milletvekilleri teneke, işe yaramayan beş para etmez yalancılar diyelim.
Ya Zülfikar Bey?
Onun vekilliği döneminde yok muydu bu sorunlar?
Onun döneminde canlar yitip gitmiyor muydu?
Onun döneminde insanlar feryat figan etmiyor muydu?
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dersen eğer, o bin yıl yaşayan yılan bir gün gelip sana sarılır diye hiç düşünmez misin be adam!
Her defasında Siverek'te bulunan gazetecileri suçlayıp "beş para etmiyorsunuz" diyenlere şu sözle cevap vermek istiyorum. Bazen değerli ağabeyim Şükrü Abi ile sorunları konuşurken Siverek'teki mevcut işleyişle ilgili sohbet ederken onun bana söylediği söz her zaman kulağımda yankılanıyor. "Bu memlekette tabutumu taşıyacak 4 namuslu insan bulursam işte o zaman her şeyi yazarım" diyordu.
Peki, sorarım değerli Siverekliler 250 bin nüfuslu bu memlekette tabutumuzu taşıyacak 4 namuslu insan yok mu?
Unutmayın, bin yıl yaşayacak olan o yılan elbet bir gün sizi bulur.
Bugün değilse bile yarın !