İNSANLIK KAZANACAK
Laf olsun, beyin torbası dolsun diye yazmıyorum. Her toplumda kötü insan olduğu gibi elbette kötüler, cinsi sapıklar, ispiyoncular ve arkadaşını satanlarda vardır. Bunlar her toplumun gövdesinde çıkan kangrenlerdir. Elimizden geldiği kadar gazeteci olarak bunları dillendirmeye çalışıyoruz. Peşinen söyleyelim, biz öyle her kötülüğü ve kangrenliyi yazamıyoruz.
Yazmamız için arkamızda güçlü bir halk iktidarı olmalıdır ki, fısıltı gazetesinin kıraathanelerde ismini vererek anlattığı faizcileri, kan emicileri, insanlığın iyi yanını haraç mezat satmaya çalışanları yazalım...
Yazamıyoruz…
Neden mi? Sen, ben, bizler, onlar tek vücut haline gelemediğimiz için halk düşmanlarının bu parçalanmışlıktan cesaret aldığı için yazamıyoruz.
Ben yazarım ama! Tabutumun altına girecek en önemlisi torunuma sahip çıkacak beş yiğit insan bulduğumda işte o zaman karanlıkları aydınlık yapmak için kendimi de kalemimi de yakarım.
Galiba Yılmaz Güney demişti, “Korkular Birike Birike Cesarete Dönüşür!..”
Kurtuluş savaşına katılmış Malatya Kürtlerinden bir siyasetçi demiş ki; “Namussuzlar namuslular kadar cesaretli olmak zorunda!”
Yalnız bırakılmak, karanlıklarda bırakılmak, ekmekle tehdit edilmek. Bunları yaşadım be kardeşim. Vallahi ben kendimden korkmuyorum, ekmek verdiklerimin aç kalmasından korkuyorum.
Ya yazarsam kötülükleri sabaha kadar sürer. İletişim araçlarının gelişmesiyle birlikte kültürel harmanlama ve erozyon yozlaşanmaktadır.
Yozlaşma tüm insanlıkta yaşanan bir hastalık giderek değer yargılarımızdan uzaklaşıyor, bize sunulan teknoloji nimetlerini iyilik adına kullanmıyoruz. Kısacası yozlaşan insan beraberinde yozlaşan toplumu oluşturuyor.
Dedim ya yapılan gayri insani hareketleri yazsam kış masalından uzun olur.
İnsanlarımız hepten kötü birer yüreğe sahip değil. Ekmeğini, aşını acısını, sevincini paylaşan insanlarımızın sayısı da az değil. Eskilerden kime sorsanız sorun insanlık eskiden daha iyiydi. Eskiden insanlar parayı bu kadar ilahlaştırmamıştı.
Ben yine kötüleri mi yazdım. Yok, bu sefer yazımın başlığın hak edecek şekilde yazıyorum. Yer Hürriyet Caddesi sokakta çalışan bir çocuk fırından aldığı ekmeğini küçük bir köpekle paylaşıyor. Bir gazetenin üzerinde, köpeğin boğazına göre parçalara böldüğü ekmeğini minicik köpekle paylaşıyor. Ekmeğini sokak köpeğiyle paylaşan çocuğu yürekten sahiplendiği köpeği fotoğraflıyorum. Zira ekmek ve emek kutsaldır. Eğer bir insan ekmeğinin paylaşıyorsa yürekten seviyor.
Zaten sevgi emek değil miydi?
İyilerin ve kötülerin savaşı, artı değer ve sermaye birikimiyle başladı. Nerden bakarsanız bakın, insanın, insan tarafından kurban edilmesi göbekli tepeyle başlıyor. Bu bilinen tarih…
Kafanız mı karıştı?..
Yok, hiç karışmasın. Yüreğinizde korkmasın. Atomlar, öldürücü silahlara, savaşlara rağmen, insan halen göbekli tepe kültüründe. O dönemde insanlar çakmak taşıyla kurban ediliyordu. Günümüzde kimyasal silah, bomba vs…
Zira insan öldürmenin. Üç beş kuruş daha fazla kazanayım diye, insanı sömürmenin terini aşına tuz yapmanın hiç gereği yok…
Ölüm insanlık adına en eşit ve temiz bir olaydır.
Aç olanda, tok olanda yine düşecek toprağa…
İnsanlık kazanacak.
Eğer bir çocuk üşüyen ellerine rağmen kaldırıma oturup, yarım ekmeğini, paylaşıyorsa insanlık kazanacak.
Eğer bir çocuk 20.TL okul harçlığını, eşi tarafından terk edilen, 4 çocuk bir anneye gıda alınsın diye bağışlıyorsa insanlık kazanacak