Kategoriler

Dünyanın Uyanışı’nın yazarı Şengül Boybaş, Göbeklitepe’yi anlatıyor

Dünyanın Uyanışı adını verdiği ilk kitabında Göbeklitepe’yi anlatan Şengül Boybaş ile bu kez kitabından uzaklaşarak Göbeklitepe’yi konuştuk…

Şengül Hanım ile 2019’un ilk röportajını yapmıştık. Bize çiçeği burnunda bir yazar olarak ilk kitabı Dünyanın Uyanışı’nı ve kendisini anlatmıştı. Göbeklitepe gibi derin bir konu, biraz gölgede kalmıştı. Takip edenleriniz vardır, Dünyanın Uyanışı, Göbeklitepe yönüyle çok ilgi çekti. Üstelik hepimizin bildiği malum dizi yapan şirketin gözünden de kaçmadı. Yıl başlarken Şengül Hanım ile ilk roman heyecanını paylaşmıştım. Şimdi de sonbahar başlarken, Göbeklitepe üzerine sohbetimize buyurun…

DÜNYANIN HAFIZASINI CANLI TUTAN YEGÂNE GERÇEK, İNANÇLAR VE İNANMA BİÇİMLERİDİR
- Dünyanın Uyanışı, Göbeklitepe’de yaptığınız araştırmaların ardından yazdığınız ilk kitabınız. Kitabınızı daha önce konuşmuştuk. Şimdi Göbeklitepe’yi konuşacağız. Sizi Göbeklitepe’ye dair yönlendiren şey/şeyler nelerdi?
Göbeklitepe kayıp bir medeniyet, üzeri örtülmüş bir inanç merkeziydi. Bu haliyle de benim için hayli gizemliydi. İnsan bilincinin ve hafızasının unuttuğu ve açıklayamayacağı kadar derin bir kült. Göbeklitepe’de silinmiş ya da örtülmüş bu taşları insanlığın örtülü hafızasına çok benzetiyorum. Kitaba başlarken yazdığım ilk sözcüğün ilhamı da böyle ortaya çıktı.
- Kitabınızda Atiye karakteri, Göbeklitepe’de ruhani bir yolculuğa çıkıyor. Peki siz Göbeklitepe’yi gezerken neler hissettiniz? Nasıl bir enerjisi vardı?
Yazar olmak önce hissetmekle başlıyor. Toprağın kendisi muazzam bir perde, bana göre doğanın saklı gerçekleri madde ile gözlemlenebilen mana ile hissedilen Tanrıların kapısı… Tüm bu anlamlar o alanı ve tarihi yaşama arzusu ile devam ediyor. Hissettiklerimi ve yaşadıklarımı kaleme dökmek ise kendiliğinden gerçekleşiyor, yazmanın kendisi sihirli bir dünya…
- Dünyanın ilk yerleşim ve inanç merkezi olan Göbeklitepe’nin insanlık üzerine etkilerini nasıl yorumluyorsunuz?
Göbeklitepe’de doğum ile ölüm kültü ciddi bir biçimde kendini gösteriyor. Bu kült aslında Göbeklitepe’nin dünya inanışlarına mirası, tek bir inanışa indirgenemeyecek kadar kapsayıcı. Yani tüm inanışlarda mevcut olanın hammaddesi gibi düşünebiliriz.
Dinler tarihini düşündüğümüzde inananı kalmadığı için yok olan pek çok inanıştan söz edebiliriz; ama aslında inançlar ölmez. En yok olduğunu düşündüğümüz zamanlarda bile diğer inançlardan yardım alır. Dünyanın hafızasını canlı tutan yegâne gerçek, inançlar ve inanma biçimleridir. Göbeklitepe’deki tapınak, bir inanma biçimiyse de tüm inanç dinamikleri ile etkileşim halindedir.
NEYE İNANIRIZ? NEDEN İNANIRIZ? İNANCIN TARİHİ NASIL ŞEKİLLENDİ?
-Somut simgeler soyut anlamlar üzerine de konuşalım. Kutsal dağ ya da kutsal tepeler taş ve sütunlar. Devasa bir tapınma alanı… Bana göre şöyle diyebiliriz: Gökyüzünün yeryüzü ile birleştiği, hem gökyüzünün bekçileri gezegen ve yıldızlar, hem de yeryüzünün sahipleri arasında paylaşılmış ortak bir bölge… Bitiş ve başlangıç… Siz ne dersiniz?
Dikili taşlar üzerine resmedilmiş hayvan figürleri, semboller, kesik başlı sütunlar, yaşanacak olayları izlemeye gelmiş bölgede bulunan hayvanlar ve başları olmayan sütunlar tarihe tanıklık ediyor. İzliyor bekliyor ve kaydediyor… Dünyaya görevli geldiklerini ve görevleri sırasında insanlığa yapacakları yardımı simgeliyor. Sunu, kurban ve toprak…
- Göbeklitepe’de yapılan kazılarda ortaya çıkan, bir kült merkezi olarak anıtsal boyutlarda mimari, büyük taş yontular, sembolik motifler ve stilize edilmiş canlandırmalar, bu bölgedeki toplulukların oldukça gelişkin ve çok yönlü bir sosyal yapıya sahip olmaları gerektiğini göstermekte imiş. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Göbeklitepe’yi tek merkez olarak düşünmek doğru değil, ilk merkez olarak düşünün ve dünyanın diğer merkezleri ile etkileşim halinde olduğunu varsayın. Hepsi bir uyum içinde birbirlerine bağlı, bir manyetik etkileşim içinde… Bu manyetik alanın ilk tapınağı da, Göbeklitepe! Bugünün bakış açısıyla baktığımızda gelişmiş bir toplum oldukları aşikâr. Sütunlar sanatsal ve mimari açıdan döneminin çok ilerisinde. Çünkü düşünce sistemleri bir temele dayanıyor. İnanma biçimleri yıldızlara kadar uzanıyor… Komün sistemden söz edebiliriz. Dünyanın önemini ve dünyadan sonra yaşamın devam ettiğini düşünen evrensel bir inanışa sahipler. Avcı toplayıcı toplumdan, çok ileri bir geleneğe sahipler. Bir kast sistemi olduğu anlaşılıyor. Taş sütunların boyutlarından ve tapınakların her birinin farklı dizayn edilişlerinden, kısacası kaybolmuş bir medeniyetin günümüzün temel taşlarını ördüğü tartışılmaz.
- Göbeklitepe, aynı zamanda dünyanın ilk inanç merkezi. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Göbeklitepe’nin, inancın ilk merkezi oluşu sizde orayı gezmek adına bir merak uyandırdı mı?
İnanç konusu hep ilgimi çekmiştir. Neye inanırız? Neden inanırız? İnancın tarihi nasıl şekillendi? Bu sorular hep zihnimi kurcalardı. İnancın yolculuğuna tarihin ilk inanç merkezinden başlamanın, inancı tarif etmek için doğru bir yol olduğunu düşündüm.
KURBAN ETME TÖRENLERİ, AYİNLERİ BİN YILLARDIR İLERİ GELEN BİR KÜLT
- Dünyanın Uyanışı adlı kitabınızda Göbeklitepe’de kurban ritüelleri yapıldığından söz etmişsiniz. Bu kurban ritüellerinden şimdi biraz konuşalım istiyorum…
Kurban ritüelleri gerçekten üzerine saatlerce konuşulabilecek bir konu. Kurban etme törenleri, ayinleri bin yıllardır ileri gelen bir kült. İslamiyet’ten, Yahudiliğe ve diğer semavi olmayan dinlere kadar yansımış bir inanış pratiği. Örneğin kralların en büyük arzuları arasında bir bakire ile gömülmek yaygın bir ritüeldi. Mevlana bu işe şöyle bir çözüm bulmuştu; nefsin ölümü ölmeyi gerektirmiyordu. İnsan kurban etmenin tarım toplumlarındaki anlamı, toprağın bereketlenmesi, barış ve huzur ortamının gelmesi için adeta gelenek haline gelmişti.
Kurban ritüeli taş yapılara canlılık atfediyordu. Kutsal sayılan bu tapınaklar sonsuz yaşam vaadi idi. Sunu ve kurbanlar tam ortada 2 adet T figüründe temsil ediliyor. Bunlar rahip kral ve bakire idi. Bu tarım toplumlarında toprakları daha verimli yapabilmek için toprağa dökülen kandı. T figürü insanı simgelemekte, başının olmayışı başı kesik bir inanı tasvir etmekteydi. Bu bir kral, bir rahip, bir bakire olabilir. Başları kesilen kral, rahibe, prens ve rahip gibi toplumun ileri gelenleri arasında ve kesin olmamakla beraber bir ayin durumundan söz edilebilir.
- Kitabınızda ayrıca Göbeklitepe’deki başsız insan ve kuş figürlerinden ve kuşların, ölenlerin ruhlarını gökyüzüne taşıdıklarından da söz ediyorsunuz. Bu durumu da biraz açıklayabilir misiniz?
Ruh tek başına dünyada çaresizdir. İnsanoğlu yeryüzüne gelirken bir solucan deliği açılır, ruhun uzun yolculuğu böylece başlamış olur. Vakti geldiğinde yeryüzünde, görevini tamamladıktan sonra gökyüzüne çıkabilmesi için o solucan deliği tekrar açılır; zaman-mekân anlamını yitirir. Ruhun bağımsız hareketine, yeryüzünden ayrılışına rehberlik edebilecek öncü, önder ruhlar halihazırda orada bulunur ve ruhunu kaybolmadan geldiği yere taşıması ve ölüm sonrası ruhsal evrimi tamamlaması için dönüşüm rehberliği yaparlar. Kutsal hayvanlar, kutsal insanlar, kutsal mekanlar... Rehberlik edecek neyse o’dur.
ARAŞTIRMALARIM DEVAM EDİYOR
- Dünyanın Uyanışı’nda, D Tapınağı’nın, Göbeklitepe’nin en önemli bölümü olduğunu yazmışsınız. D Tapınağı’nı bu kadar önemli yapan nedir?
D Tapınağı, elips biçimde, spiral benzeri bir yapıya sahip… Bu yapısal formu anlayabilmek günümüz anlayışıyla çok zor. D Tapınağı bir arketip, yani gökcisimlerinin ya da doğanın en güçlü formlarının buraya yansımış hali. Kullanılan semboller, D Tapınağı’nın önemini işaret eder nitelikte… D Tapınağı’nın merkezinde bulunan 2 tane T figürü vardır. Her birbirinin göğüs bölgesinde (C) biçimli hilal ve (O) daire ve bunun hemen yanında (H) işareti bulunur. Yapılan araştırmalarda bu sembollerin kullanım amaçları ve taşıdığı anlamlar biraz farklı yorumlanır…
- Bu sembollerin anlamlarını paylaşır mısınız bizimle?
(CO) ay ve güneş (H) ise, dünyanın temsili olarak karşımıza çıkar. (H) harfinin insanı simgelediğini görebiliriz 1-1 gibi ya da 1=1 gibi, eril ve dişil arasındaki kopmaz bağlantıyı işaret eder. Verimlilik, doğurganlık ve devamlılık gibi anlamları barındırır. Bana göre, D Tapınağı bize çok fazla bilgi veriyor ve pek çok kapıyı açan asıl anahtar gibi. Ayrıca kazıya devam edildikçe daha derinlerde bulanabilecek bir mezara işaret ettiğini düşünüyorum.
- Bilgi paylaşımlarınız için çok teşekkür ediyorum Şengül Hanımcım. Öyleyse son olarak sormak isterim, Göbeklitepe’ye dair araştırmalarınız devam ediyor mu? Bir devam kitabı gelecek mi?
Araştırmalarım devam ediyor. Göbeklitepe’nin diğer merkezlerle bağlantısını incelemek gerçekten çok enteresan sanırım sonraki kitap bu merkezlerle bağlantısı olabilir.
Damla Karakuş: Teşekkür ederim.
Şengül Boybaş: Teşekkür ederim.
Dünyanın Uyanışı
Şengül Boybaş
Küsurat Yay.
S.: 469
Kitabı satın almak için tıklayınız: idefix
Ensonhaber.com
*
Damla Karakuş
Yorumlar

Daha Fazla Haber
SİYASET
63 Kez Görüntülendi.
AK Parti'de Siverek ve 3 İlçenin Kongre Tarihleri Belli Oldu!
SİYASET
41 Kez Görüntülendi.
Bucak: "Halkımızın parasını faizin faizine ödemeyeceğiz!"
GÜNDEM
206 Kez Görüntülendi.
Dünya Neolitik Kongresi ziyaretçilerini Sayburç’ta ağırladı
EĞİTİM
201 Kez Görüntülendi.
Siverek'te Yüksek Lisans programı açılıyor
SİYASET
251 Kez Görüntülendi.
Yeniden Refah Partili meclis üyeleri 'faiz' ödenmesine devam dedi!
SİVEREK
75 Kez Görüntülendi.
Siverek Belediyesi Kasım ayı meclisinde kriz çözülecek mi ?
SİYASET
11 Kez Görüntülendi.
Esenyurt’taki "demokrasi nöbeti"
SİYASET
48 Kez Görüntülendi.
Özgür Özel Mardin'de: 50 yıldır Kürtler her sandıkta Ahmet Türk'e oy veriyorlar, bu irade ile yarışılmaz!
SİVEREK
78 Kez Görüntülendi.
Siverek Belediyesi hastanede her gün 1000 kişiye çorba ikramı
GÜNDEM
108 Kez Görüntülendi.
Vali Şıldak'tan kurumlara çat kapı ziyaretleri devam ediyor