Elif Şafak’ın fazla kitapları okumadım, birisini elime aldım, yarıda bıraktım. Romanları kötüdür, demiyorum, bana çok cazip gelmedi. Ben de özellikle aldığım romanı bitirmeden bırakmazdım.
Hakkında fazla bir araştırmam yoktur, Ancak bugün(04.09.2018) gazetelerde “Elif Şafak'tan çirkin çağrı Sürekli ülkesini karalayan ifadelerle gündeme gelen yazar Elif Şafak bu kez de İngiliz gazetesi The Guardian'a Türkiye karşıtı ifadelerle dolu bir makale kaleme aldı.”Sabah Gazetesinin manşeti.
Bu yazarımızın kökü dışarda dalı ve gövdesi burada olan bir ağaca benzettim. Gerçi ağaç bulunduğu bölgeye hıyanet etmez ve zarar vermez. Ama insan değişiktir. Yemeğini ve ekmeğini yediği sofrayı bile bıçaklamada çekinmeyen bir varlıktır.
Dün bu cümleleri sarf etseydi, bugünkü gibi beni rahatsız etmezdi. Türkiye’yi boğmak için her taraftan saldırı varken, bu yetmiyormuş gibi bu ülkenin ekmeğini yiyen, suyunu içen, oksijeniyle serpilen, büyüyen bu yazarımızın; bu gazetelerden çıkan söylemleriyle, zavallılığını ve ülkesine olan düşmanlığını, ifade etmekle kalmamış, dış kaynaklı dışa kendini kabullenmeye çalışan bir yazar olduğunu bizzat söylemleriyle ifade ediyor. Bağımsızlık mücadelesini veren ülkene prangaların İngilizler tarafından takılmasını isteyen İngiliz hayranı, aşağılık kompleksinde olan söylemleriyle bunu ifade ediyor. Sen kimsin? Sen hangi kültüre hizmet ediyorsun, Kurtuluş savaşını atalarımız kimlere karşı savaş yapmışlar. Bugün ne değişti? Değişen maskeler ve savaş taktikleridir. Senin gibi ülkesini düşmanlara şikayet edenlere yazar diyemem, ancak onlara şövalye diyebilirim. Şövalyelerin mücadelesine saygım var, çünkü kendi dini ve ülkesi için mücadele veren insanlardır. Ama sen; oda olamazsın, çünkü kendi Ülkeni, bir bardak suda boğmak isteyenlere şikâyet ediyorsun, Şikâyet ettiğin ülkeler; bugüne kadar bu Ülkeyi, kendine, kul, köle yapmak için uğraş veriyorlar. Bunu gerçekleştirmek için binlerce gizli operasyonlar yapmışlar. Bu ülkeyi dize getirmek ve gelişmesini engellemek için her türlü zulmü, bu halka reva görürken, sen o zaman neredeydin. Yoksa Oscar ödülü almak için mi onlara yaranmaya çalışıyordun, anlayamıyorum.
Mademki evrensel bir düşünceye sahip iseniz. İsrail tarafından; Filistinlerin memleketini, onlara açık cezaevi haline getirmiş olanları, dünya ülkelerine neden şikâyet etmiyorsun. Ülkende bazı şeyler yanlış gidebilir. Onu güzel ve yapıcı bir üslupla eleştirebilirsin, yönetimin yanlışlıklarını ifade etmek bir vatandaşlık görevidir. Ancak kendi Ülkesini başka ülkeye şikâyet etmek konusuna bir anlam veremiyorum. Ya gel burayı işgal et, ya da sömürecek hale getir, ya da Trumpa destek ver, Ülkeyi ve bu yönetimi dize getir. Diyorsun. Bugüne kadar söylemlerinden bunu çıkarıyorum.
Bence bir yazar olarak, Dış güçlere yaranmaktansa Ülke halkını arkana al onlara yaranmaya ve hizmetin en güzelini yapmaya çalış, senin fikirlerinden insanlar faydalansın, eğer bu Ülkenin kültürüyle beslenmişsen böyle yapman lazım, ancak görüyorum ki sen Ülke kültürüyle değil, jön Türkler gibi batının kültürüyle beslenmişsin, ancak onların jandarmalığını yapmaya soyunursun. Tarihin çöplüğü, böyle ihanetlerle doludur.
Ülkeme ve insanlarıma zarar verecek söylem ve davranışlar kimden gelirse gelsin, karşı çıkmak, eleştirmek kendime bir görev ad ederim, belki gücümüzün dışında olan şeyler var, karşı çıkmazsak ta o hissi besleriz. Milli kaynaktan beslenen her vatandaşın içinde böyle bir his olduğu inancı içindeyim.
Ancak Milli kaynaktan beslenen hiçbir vatandaşım. Ülkesini ve yönetimini dış güçlere ve üst akla şikâyet etme aşağılık komplesine kapılmaz. Kapılırsa onun ruhu ve düşünceleri dış mihraklı, dış görünüşü buralı olur. Allah insanlara akıl ve ahlak versin. Ne diyelim.