Müslümanlar Mekke'den Medine'ye hicret ettikten sonra rahat bir nefes aldılar. Bu arada Medineli Ensar ile Mekkeli muhacirler kan kardeşlerinden daha ilerideydi. İki eşi olan birini muhacir kardeşine verecek kadar, Allah'a olan inancı ve din kardeşliği pekiştirmişti. Bu birlikteliklerini tehlikeli gören Yahudiler; bunların eski yaralarını gündeme getirerek aralarını bozmaya karar verdiler. İki kabine arasında geçmişte meydana gelen olayları gündeme getirerek bunları birbirine bıraktılar. Durumu Hz. Muhammed (SAV) bildirdiler. İki kabilenin eski cahiliye dönemlerini gündeme getirerek kavgaya tutuştuklarını söylediler. Hz. Muhammed (SAV) iki kabileye de seslenerek ben aranızdayken sizler cahiliye adetlerinize mi döndünüz, demesiyle iki kabilede yaptığı büyük hatanın farkına vararak, tövbe edip birbirleriyle kucaklaşıp barıştılar ve Hz. Muhammed'ten de affını dilediler.
Toplum olarak bizde bu gün o cahiliyet dönemini aşamadık. Bu gün yaşadığımız coğrafyayı bize çok görenler vardır. Bu topraklarda Türkiye'nin güçlü olmasını istemeyen ülkeler; nerede cahiliye dönemine ait cahiliyetlerimiz varsa, hepsini kaşımaktadırlar. Kendi memleketimizdeki insanlarımız kardeşçe yaşamasını istemeyenlerin oyuncağı olmaktayız. Bu gün Hz. Muhammed yoksa Allah'ın kitabı ve Peygamberin hadisleri ve yakın tarihimiz buradadır. Hiç birinden ders almayacak mıyız? Bizleri bir kaşık suda boğmak isteyenlerin isteklerine katkı mı sunacağız. Sürekli başkalarını mı suçlayacağız, suç hiç mi bizde yok mu?
Sürekli olarak biz beceriksizliğimizi, gafilliğimizi başka ülkelere yüklüyoruz, işte şu ülke bizi karıştırdı. Onlar olmasaydı bunlar olmazdı. Deyip işin içinde çıkma alışkanlığımız kemikleşmiş durumdadır. Allah'ın verdiği aklı neden kullanmıyoruz. Neyin zararlı neyin faydalı olacağını başkasından öğreneceğimiz yerde, kendimiz neden araştırma yapmıyoruz. Dün Hz. Muhammed (SAV) sağken Allah'ın yardımı da sürekli hazır iken, Yahudiler o zaman bile Müslümanları birbirine bırakmıştı. Neden bu günkü Müslümanları birbirine bırakmasın değil mi? Dün onların tuzakları İslam'ın kurallarıyla nasıl boşa çıkardıysa, bu günde evrensel mesajı dinleyip hayatımızı ona göre tanzim edersek, ne bizde ırkçılık derdi kalır, ne de düşmanların oyunlarına geliriz. Camii de nasıl saf tutuluyorsa, zenginin, fakire, beyazın siyaha ve her hangi bir ırk ayrımı yapılmıyorsa, yeryüzü de Allah'ındır. Orada da Müslümanlar Allah'ın emrini uymaları lazımdır. Aksi takdirde Allah'ın tokadını yerler, Bunun Örneği Uhud Savaşında dağın eteğine yerleştirilen okçulara Hz. Muhammed?in (SAV) emri;"biz savaşı kazansak da benden emir gelmeden görev yerlerini bırakmayacaksınız". Ama onlar emri dinlemeyerek nefislerine uydular ve yüce Allah'ın tokadını yediler. O tokat ki; Ahır zaman Peygamber o toplumda bulunduğu halde, savaşı Müslümanlar kazanmışken okçular yerlerini terk etmesiyle durum Müslümanların aleyhine döndü ve savaşı kayıp ettiler. Bizi bizden daha iyi bilen Allah'a sığınmazsak, işlerimizi düzgün yapmazsak, yine düşmanlara yeniliriz. Düşmanlar yine düşmanlığını yapıyorlar. Yalnız yöntemini değiştirmişlerdir. Dün ordularıyla Müslümanları yok etmeye çalışırken bu gün ise teknik ve ileri teknoloji ile donatılmış istihbarat örgütleriyle bizleri can evimizden vurmaktadırlar. Bunların hileleri çoktur. Çin Seddi bunun canlı bir örneğidir. Savaşla Hun Devletini yenemeyen Çin, Bunlar arasına nifak sokarak böldürdü ve tarih sahnesinden sildirdiler. Ben Burada kimsenin fikrine ve zikrine bir şey demiyorum. Ama bu son kalan, kaleyi içeriden ve dışarıdan muhafaza edelim, Allah'ın şiddetli tokadına maruz kalmamak için de kendi nefsimiz için istediğimizi başkası içinde isteyelim, kendi nefsimiz için istemediğimiz bir şeyi başkası içinde istemediğimiz zaman ve bunu kendimize kural haline getirdiğimizden, hiçbir ülke ve örgüt aramıza nifakı sokamayacaktır.
Nefsimizi putlaştırdığımızdan dolayı başımıza gelmeyen bela kalmadı. Irkçılık kavgası, mezhep kavgası ve bunların hepside Allah'ın ipini bırakıp nefsimize tapmakla bu duruma gelmiş bulunuyoruz. Zararın neresinde dönersek kardır. Sözün gereği yaparak Ülkemizde kardeşçe, mutlu ve refah içinde yaşamaya çaba gösterelim.
Allah'a emanet olun.